Türk Milleti, tarih boyunca bağımsızlığından hiçbir zaman ödün vermemiş, bunu bir yaşam tarzı olarak benimsemiştir. Tarihimizin şeref levhalarından biri de şüphesiz 106. yıl dönümünü kutladığımız Çanakkale Zaferi'dir.
Çanakkale Zaferi; dünya savaş tarihinde bir dönüm noktasının yaşandığı, güç dengelerinin tamamen değiştiği, olayların akışı üzerinde Türk Milletinin belirleyici ve aktif bir rol oynadığı ve de Kurtuluş Savaşımızın ilk meşalesinin tutuşturulduğu, yüce Türk Milletinin Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kahramanlık ve fedakârlıklarının doruk noktasına ulaştığı azmin eşsiz mücadelesi olmuştur.
Çanakkale, insanlığın hafızasından çıkmayacak kadar derin, muhteşem ama bir o kadar da hazin bir tablonun adıdır. Anneler ağıtlarıyla, şairler şiirleriyle, şehitler kanlarıyla, gaziler de hatıralarıyla bu tabloyu tarihin unutulmaz sayfalarına not etmişlerdir.
Çanakkale zaferi, bütün mukaddes değerleriyle yok edilmek, tarih sahnesinden silinmek istenen bir milletin, var oluş mücadelesinin, şahlanışının adıdır.
18 Mart, Çanakkale'nin geçilemeyeceğinin, Türk milletinin esir edilemeyeceğinin, Türk vatanının parçalanamayacağının tüm dünyaya haykırıldığı gündür.
Çanakkale'de, hayatının baharını yaşayan nice fidan, "bir hilâl uğruna" kendini feda etmiştir. Savaşa gidenlerin ve şehitlerin kayıtları incelendiğinde, başta İstanbul ve Çanakkale olmak üzere diğer illerde bulunan okullardaki, lise birinci sınıf dışında kalan öğrencilerin pek çoğunun savaşa katıldıkları ve bunların büyük çoğunluğunun da cepheden geri dönmeyi başaramadığı ve çoğu lisenin iki yıl süre (1915-1916) ile öğrenci mezun edemediği bilinmektedir.
Bu genç yiğitlerin yazdıkları "Çanakkale Destanı" ve onların hiçbir şeyle ölçülemeyecek kadar, yüce olan kahramanlıkları hakkında söylenebilecek en anlamlı söz, herhalde Darülfünun müderrislerinden İsmail Hakkı Bey'in şu veciz cümlelerinde saklıdır:
"Burada kanlarını akıtanlar; hep bu tarih, bu namus ve fazilet için öldü; onların kan borcunu ödemek lazımdır. Şairler destanlarını yazsınlar, ressamlar levhalarını çizsinler, heykeltıraşlar âbidelerini ortaya koysunlar, muharrirler hikâyelerini yazsınlar, sağ kalanlar rahmet okusunlar."
Tarihin derinliklerinde yüz binlerce şehidimiz yatıyor. Bugün, Cennet vatanımızın topraklarında, denizlerinde, Sarıkamış'ta, Çanakkale'de, Kocatepe'de, yurdumuzun dört bir yanında, cesurca savaşıp şehit olanların günüdür.
Bugün;
Ölümsüzlük şerbeti içenlerin Allah'a kavuştukları gündür. Bugün; Barutun kanla; kanın canla; canın vatan, namus ve bayrak uğruna destanlaştığı gündür. Bugün;
"Yare nişandır tenine erlerin,
Şehitlik son rütbesidir askerin," deyip oğlunun tertemiz alnını öperek son yolculuğuna uğurlayan, ana ve babalarının günüdür.
Türk vatanının kutsallığını, Türk milletinin namusunu ve Türk bayrağının şanını, canından çok seven, kendi geleceğini ülke geleceğine feda eden başta Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kahramanlarımızı rahmet, şükran ve minnetle anıyoruz.
Ruhları şad olsun, makamları cennet olsun.